İçeriğe geç

Ankara Güven Hastanesi ne zaman açıldı ?

Ankara Güven Hastanesi Ne Zaman Açıldı? Kurumların Gücü, İktidarın İzleri

Bir siyaset bilimci olarak, her zaman şu soruyla başlarım: Güç nerede başlar, nerede biter? Toplumsal düzenin görünür yüzü çoğu zaman binalardır, tabelalardır, kurum isimleridir. Ama aslında her kurum, bir ideolojinin, bir dönemin ve bir iktidar biçiminin yansımasıdır. Ankara Güven Hastanesi de bu açıdan yalnızca bir sağlık kurumu değil; Türkiye’nin modernleşme sürecinin, devlet-vatandaş ilişkisinin ve toplumsal cinsiyetin bileşenlerini bir araya getiren simgesel bir yapıdır.

Peki “Ankara Güven Hastanesi ne zaman açıldı?” sorusu yalnızca bir tarih mi anlatır, yoksa bir siyasal dönüşümün hikâyesini mi?

Bir Kurumun Doğuşu: Cumhuriyetin Sağlık İdeolojisi

1930’lu yıllar… Cumhuriyet gençtir, idealleri taze, ama kurumsal yapıları henüz inşa aşamasındadır. Bu dönemde Ankara’nın kalbinde yükselen Güven Hastanesi, yalnızca tıbbi bir ihtiyaca cevap vermek için değil; “modern yurttaş” modelinin bir parçası olarak düşünülmüştür. 1930’larda Türkiye Cumhuriyeti, sağlık hizmetlerini yalnızca biyolojik bir gereklilik değil, ideolojik bir araç olarak da görür.

Ankara Güven Hastanesi 1936 yılında hizmete açıldığında, bu kurumun adı bile bir mesaj taşır: “Güven.” Bu kelime, o dönemin siyasal dilinde devletin vatandaşına verdiği sözü simgeler. Devlet, yeni bir toplum yaratırken, bu toplumun “güven içinde” yaşaması gerektiğini vurgular. Hastane böylece yalnızca bir tedavi merkezi değil, modern ulus devletin güvenlik ve refah ideolojisinin mekânı hâline gelir.

İktidarın Biyopolitik Alanı: Sağlık Üzerinden Vatandaşlık

Michel Foucault’nun kavramıyla ifade edecek olursak, Güven Hastanesi bir “biyopolitik mekanizma”dır. Devlet, vatandaşın bedenini koruyarak onun davranışlarını, yaşam biçimini ve üretkenliğini yönlendirir. Sağlık hizmeti bir hak olmaktan çok, devletin düzen kurucu aracıdır.

Cumhuriyet’in erken döneminde hastaneler, yalnızca hastaları değil, aynı zamanda “yeni insan” idealini de tedavi eder.

Bu anlamda Güven Hastanesi’nin açılışı, Türkiye’nin siyasal tarihinde bir dönüm noktasıdır. Çünkü o, “devletin vatandaşa dokunduğu” ilk alanlardan biridir. Bir hasta, kapıdan içeri adım attığında yalnızca tıbbi bir bakım değil, aynı zamanda “vatandaşlık eğitimi” alır. Temizlik, sıra, disiplin, modern giyim… Bunların hepsi bir ideolojik düzenin parçasıdır.

Bu soruyu sormadan geçemeyiz: Sağlık hizmeti gerçekten özgürleştirici midir, yoksa itaatin modern biçimi mi?

Toplumsal Cinsiyet ve Katılım: Güvenin İki Yüzü

Erkeklerin stratejik ve güç odaklı bakış açısıyla bakarsak, Güven Hastanesi’nin açılışı bir “kurumsal başarı”dır. Devlet, altyapısını güçlendirmiş, hizmet ağını genişletmiş, ulusal bir prestij alanı yaratmıştır. Ancak kadınların toplumsal katılım ve etkileşim merkezli bakışına göre, bu kurum aynı zamanda kamusal alanda görünür olmanın bir simgesidir.

1930’lar Türkiye’sinde kadınlar, eğitim ve sağlık alanlarında görev alarak modernleşme projesinin taşıyıcısı hâline gelir. Hemşireler, doktorlar, memurlar… Her biri devletin “şefkatli eli”ni temsil eder. Fakat bu şefkat, aynı zamanda kontrolün yumuşak biçimidir. Kadınların sağlık kurumlarında etkin rol alması, toplumsal modernleşmenin bir göstergesi olurken; bir yandan da onların rollerini “bakım” ve “hizmet” çerçevesine hapseder.

Ankara Güven Hastanesi bu açıdan, hem kadınların kamusal alana katılımını simgeleyen hem de o katılımın sınırlarını çizen bir mekândır. Peki, gerçekten eşit bir katılım mı sağlanmıştır, yoksa yeni bir görev dağılımı mı inşa edilmiştir?

Kurum, İdeoloji ve Vatandaşlık Bağı

Kurumlar, bir devletin “hafızası”dır. Güven Hastanesi de bu hafızanın en köklü sayfalarından birini oluşturur. Devletin kendi vatandaşına karşı geliştirdiği güven politikası, aslında sürekli yeniden üretilen bir güç ilişkisine dayanır.

İdeolojik olarak bu hastane, modernitenin “akılcı” yüzünü temsil eder. Bilimsel tıbbın yükselişiyle birlikte, halk sağlığına yapılan vurgu, devletin rasyonel bir yönetim aygıtı olduğunu kanıtlamanın yollarından biridir. Fakat bu rasyonalitenin içinde, her zaman bir iktidar dili gizlidir. Kim hangi tedaviyi alacak, kim sağlık hizmetine erişebilecek, kim sisteme dahil edilecek? Bu sorular, yalnızca sağlık politikası değil, siyasal eşitlik meselesidir.

Sonuç: Bir Hastanenin Ardındaki Siyaset

“Ankara Güven Hastanesi ne zaman açıldı?” sorusu, basit bir tarih bilgisiyle cevaplanabilir: 1936.

Ancak siyaset bilimi açısından bu tarih, bir kurumsal yapının değil, bir ideolojinin inşasıdır. Güven Hastanesi, devletin “güven” söylemiyle vatandaşını hem koruduğu hem de şekillendirdiği bir alandır.

Bugün hâlâ aynı soruyu sormak mümkün: Devletin bize verdiği güven, gerçekten bizim özgürlüğümüzün teminatı mı, yoksa denetimin en incelikli biçimi mi?

Belki de Ankara Güven Hastanesi’nin hikâyesi, yalnızca geçmişin değil; bugünün de en politik aynalarından biridir — çünkü her kurum, kurulduğu ideolojinin izini taşır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betexper güncel girişbetexpergir.net